22 Eylül 2017 Cuma

Hamilelik Prensesliktir

Sevgili Dostlar,

Önceki yazılarımda hamilelik sürecimle ilgili hep bir yakınma, hep bir şikayet olmuş.  Görende çok zor hamilelik geçiriyorum sanacak. Tabi ki arada küçük aksamalar, zorluklar oluyor ama çevremdekilere bakınca ben hamileliğin daha çok keyfini yaşayanlardanım. Bir prenses gibi geçirdim desem yalan olmaz.

Herkesin kabusu olan ilk üç ay bende inanılmaz keyifli geçti. Mide bulantısı neymiş efendim, her şey benim için lezzetliydi. Yıllar sonra ilk kez yemek yemek bu kadar keyifli hale geldi. İştahım bir açıldı, pir açıldı. Gelsin tatlılar, poğaçalar, börekler... Çevremdekiler gözlerine inanamadı. Hal böyle olunca kilo almak da kaçınılmaz oldu. İnsanların kilo kaybederek tamamladığı ilk üç-dört ayı ben baya kilo alarak tamamladım ama değerdi. 16. hafta itibarıyla yogilatese başladığım için o kilolar hiç sorun olmadı. Hatta hamilelikten önce beni öldüren sırt ve bel ağrılarım düzenli sporla birlikte tamamıyla yok oldu. Hayatımda bu kadar düzenli spor yaptığım tek dönem hamileliğim oldu diyebilirim. İnşallah sonrasında da devam eder. Amin.

Gelelim prenseslik konusuna. Herkes gözünüzün içine bakıyor ne istiyorsunuz diye. Başta eşiniz olmak üzere çevrenizdeki insanlar sizi mutlu etmek için birbiriyle yarışıyor, kalkıp içeceğiniz suyu bile aldırmıyorlar o kadar yani. Ben tüm hamilelik boyunca hareket etmek ve aktif olabilmek için resmen savaş verdim diyebilirim. Bunda bitmek bilmeyen gezmelerin de etkisi olmuş olabilir. Yani eğer hamileyseniz lütfen sonuna kadar tadını çıkarın, bırakın sizi şımartsınlar, benim gibi insanlara çemkirip üzmeyin. Çünkü bebek geldikten sonra sizin mutluluğunuz o kadar da ön planda olmayacak benden söylemesi. Siz hamilelik sürecini hayatınızın en güzel dönemlerinden biri olarak kabul edip öyle davranırsanız (tabi ki bir sağlık sorunu olmadığı müddetçe), hamilelik o kadar keyifli ve eğlenceli geçecektir benden söylemesi.

Bu hamilelik sürecinde ben bütün koruma kalkanlarına rağmen 22 haftalık hamile ben 30 Nisan'da Mavi'yi Cunda'nın serin sularıyla tanıştırdım. Denizi sevmek önemli sonuçta. Kaz dağlarını köy köy gezdik, hemde hiç bir zorluk çekmeden. 31 haftalık hamileyken Milano'ya teyzesinin nikahına, 32 haftalıkken İsviçre'ye Veli amcasının düğününe gittim. Bir hafta da üç ülke, saatler süren araba yolculukları yaptım ama hiç bir zorluk yaşamadım. 33 haftalıkken Bodrum'a gittik ve serin sularda her gün kulaç attık, adının hakkını versin diye. Sonra Ablamın düğünü için döndük ve saatlerce sahnede dans ettik.
İş hayatında bana yaşatılan tatsızlıkları bir kenara bırakırsak, çok keyifli, prenseslerden hallice bir hamilelik geçirdim ve 1 Eylül günü 40 haftanın sonunda kızımı kucağıma aldım. Şu an dönüp baktığımda her anını keyifle ve gülümseyerek hatırlıyorum. Keşke prenseslik biraz daha uzun sürseydi ama sonundaki hediye o kadar değerli ki, iyi ki bitmiş diyorum.

12 Mayıs 2017 Cuma

Anneler Günü Ne Zaman Kutlanır?



Sanırım bugün bir anne adayı olarak ilk anneler günümü kutlayacağımı fark edince biraz duygusala bağladım. İzlediğim her anneler günü videosunda, reklamında gözlerim doldu, itiraf ediyorum bazılarında da ağladım. Hormonlardan hep bunlar, hormonlardan. Yoksa ben böyle şeylerde hayatta duygulanmam (yersen).
Neyse efendim, bütün bu farkındalıkla birlikte bir de soru peydah oldu durup dururken. Doğurmadan anne olunur mu? Anneler gününü kutlamak kimlere caizdir? Acısı, sancısı, cefası çekilmeden anneler günü kutlanır mı?

Benim duygumu sorarsanız ha koynumda taşımışım, ha karnımda, benim için ikisi de aynı şey. Sonuçta artık içimde var olan kendi çocuğum. Cefasına da gelince, kendi çorabımı giymekten aciz hale geldim, yatakta sağımdan soluma dönünce kendime madalya veresim geliyor, daha ne cefası yani. Gittikçe evrimleşen vücuduma değinmiyorum bile. Haaa kendimi anne gibi hissediyor muyum derseniz, çok sayılmaz. Sanki oyun oynuyormuşuz da her an büyü bozulabilir, oyun bitebilirmiş gibi geliyor. Bazen kızım karnımda kıpırdandığında, kendisini hıçkırık tuttuğunda, onun içimdeki hareketlerini hissettiğimde tuhaf bir duygu yaşıyorum. Tüm annelik süreci o duygudan mı ibaret yoksa çok farklı bir boyutu mu var, bu duygu gerçek annelik duygusunun yanından bile mi geçmiyor cidden bilmiyorum. Hepsinin yaşayıp öğreneceğiz. Ama belki de insanın kendini şımartarak, çocuğunun peşinde koşmadan, onunla ilgili bir kaygı duymadan, her şeyiyle güvende ve mutlu olduğunu bilerek hayatında kutlayabileceği tek anneler günü budur.

Kutlayacaksın da ne yapacaksın derseniz, kendime kızım adına küçük bir hediye veririm (ki ben kendi doğum günümde bile kendime hediye alan insanım, normal yani bu durum merak etmeyin :), kendimi günün kraliçesi ilan ederim, sevgili kocama da görevinin beni şımartmak ve mutlu etmek olduğunu sık sık hatırlatırım (aslında bunu her gün zaten yapıyorum). Sonuçta benim mutluluğum çocuğumuzun mutluluğu yani :) . Zaten benim bu deliliklerimi sevimli bulabilecek tek insanla evlenmiş olabilirim.

Acaba şu an anne olan sizler ilk anneler gününüzde ne yaptınız, ne hissettiniz? Çocuğunuz karnınızda mıydı, kucağınızda mıydı? Anneler günü kutlamak için ben bir yıl daha mı beklemeliyim? Sanırım bunu anne olmuş arkadaşlara (bir bilene) sormakta yarar var.

9 Mayıs 2017 Salı

O Artık Bir Anne Adayı

Efendim ne çok olmuş bu sayfaya bir şeyler yazmayalı. Neredeyse iki buçuk yıldır uğramamışım. Çocuk kitaplarına ve tatil yazılarına ağırlık verdiğimden oluyor hep bunlar ( bu arada bakmak isterseniz www.tatilicinyasiyoruz.com ). Ama insan hayatında bu denli yenilikler varken de yazmadan edemiyor.

Evet bir çok genç ailede olduğu gibi bizim ailede de bir genişleme ve bunun getirmiş olduğu heyecan var. Yolun çoğu gitti azı kaldı ama söylenenlere göre en zorlu dönemece girmişim. Gerçi her dönemeç için herkes farklı yorumlar yaptı, bende hiç biri tutmadı o ayrı.

Bugün itibarıyla 23 hafta 5 günlük hamileyim. Bir kızımız olacak.

Sevgili dostlar ne zormuş hamilelik dedikleri şey. İki gün sonra tam altı ayını doldurmuş bir hamiş olaraktan vücudumda meydana gelen değişimleri hayretler içerisinde takip ediyorum. Resmen küçük bir fil yavrusuna doğru evrilmek üzereyim. Öyle ilk aylar miğde bulantısı, yemekten tiksinme gibi durumlar bende söz konusu bile olmadı. İştahım bir açıldı, pir açıldı. Hayatta sevmem dediğim o hamur işleri, tatlılar nasıl lezzetli geliyor anlatamam. Hamur işi hamur işi olalı böyle lezzetli olmadı. Ben ki doğum günlerinde ayıp olmasın diye yaş pastaları kenarından zorla kemiren insan. Sabahları poğaça, börek miğdeme oturuyor, rahatsız ediyor, sadece hamur yiyormuşum gibi hissediyorum diye yüzüne bakmayan insan. İşte insan ne oldum demeyecek arkadaş.

Yanımda beni durdurmak şöyle dursun sürekli "ye bebeğim ne olacak, bence böyle çok güzelsin, bak ne güzel oldun" diye motive eden bir eş, "Doğumdan sonra verirsin kızım, çocuğa yarıyor onlar çocuğa, bir şey olmaz" diyen anne ve kayınvalide var. Kesin doğumdan sonra da "ay sen çocuk emziriyorsun" diye ağzıma tıkar bunlar yemekleri. Kiloları veremeyip yememi durduramayınca da kesin arkamdan fısır fısır "ay bu da hiç boğazını tutamıyor, çok kilo aldı" diye konuşur bunlar. Neyse sanırım ben bu kilo olayını biraz fazla takıyorum. Ne yapayım her şeyi yemek geliyor içimden ve bir türlü doymuyorum. Ben ki yıllarca insanların " ayy çok zayıfsın ama" söylemlerinin bitmesi için kilo almaya çalışmış bir insanım. Hep o zayıfsın diyenler yaktı beni.

Doktoruma gelince sormayın efendim bir rahat bir rahat, "oo çok iyi gidiyorsun, sen hiç kilo almamış gibisin zaten, gayet iyi altı kilo daha alırız bitene kadar yeter (daha hamileliğin bitmesine dört ay var), ama hamur işi, karbonhidrat, tatlı yeme (kolaydı söylemesi, sırf sen yasakladın diye artık her gün yiyesim geliyor), normal doğum mu sen doğurursan ben doğurturum nolacak, doğuracak olan sensin sonuçta vb." söylemleriyle beni benden alıyor. Gerçi iyi gelmiyormu derseniz geliyor ama beni kim frenleyecek, kim durduracak. Ben bu hamileliği kazasız belasın nasıl atlatacağım hiç bir fikrim yok cidden.

Neyse bence şimdilik bu kadar yakınma yeter. Bir sonraki yazıda da hamileliğin nasıl bir prenseslik olduğunu, güzel yanlarını yazarım. Bir ara da bu süreçte neler yaptım neler hazırladım onları paylaşacağım :)

31 Aralık 2014 Çarşamba

Şişe Deyip Geçmeyin


2014'e veda edeceğimiz bu son günde bu yıl pek zaman ayıramadığım bloğuma son bir yazı daha eklemek istedim. Herkesin evinde atmaya kıyamadığı çam şişeler mevcuttur. Beğendiğiniz her hangi bir şişeyi kullanabilirsiniz. Ben benim için anlamı olan evde sakladığım şarap şişelerini kullandım.

Benim evimde atmaya kıyamadığım bilumum içeceklerin cam şişeleri ile doludur. Hal böyle olunca değerlendirmek lazım. Aslında daha önceden yine cam şişeleri, kavanozları boyayarak nasıl vazo yapabileceğiniz hakkında bir yazı yazmıştım. Bu kez nasıl dekore edip evin en şık objelerinden biri haline getirebileceğiniz hakkında yazmak istiyorum.



Her zamanki gibi ilk olarak malzemelerimizi sıralayarak başlayalım. Cam şişeler, silikon tabancası, doğal ip, dantel çeşitleri ve dekore etmekte kullanacağınız incik, boncuk ve taşlar.

Öncelikli olarak kendinize dekore etmek istediğiniz şişeleri seçiyorsunuz. Lavabonun içine doldurduğunun deterjanlı sıcak suyun içine bırakarak üzerindeki etiketlerin çıkmasını sağlamaya çalışıyorsunuz. Etiketleri çıkardıktan sonra üzerinde kalan yapışkanları bıçak yardımıyla ya da süngerin sert kısmıyla ovarak çıkarabilirsiniz. Ben çalışırken kendimi kaptırdığım için bu aşamaların fotoğraflarını çekmeyi unutuyorum ancak ayrıntılı şekilde anlatmaya çalışacağım.


 Şişeleri temizleme ve kurutma faslı bittikten sonra boyayarak mı yoksa boyamadan mı kullanacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Benim ilk şişem buzlu cam olduğu için boyamak istemedim. İkincinin ise onunla uyumlu olması için biraz boyanmaya ihtiyacı vardı. O yüzden çok beyaz beyaz olmasını istemediğim için oldukça sulandırılmış bir akrilik boyayı içine dökerek ve döndürerek her tarafının boyanmasını sağladım. Daha sonra şişeyi bir kavanozun içine ters çevirerek fazlalık boyanın akmasını sağladım. Burada dikkat etmeniz gereken nokta boyayı çok sulu yaparsanız bazı yerlerin boyasının tamamı akacağı için dalgalı bir görüntü oluşacaktır. O yüzden akışkan hale gelmesini sağlayacak 5-6 damla damlatın içine yeterli gelecektir.


Şişeler hazır hale geldiklerinde yapacağınız tasarıma karar verip ona göre dekore edeceğiniz malzemeleri belirlemeniz gerekiyor. Ben sadeliği çok sevdiğim için gördüğünüz gibi son derece sade ve şık oldular. Süreçle ilgili her hangi bir sorunuz olduğunda yazmanız yeterli olacaktır. Yaptığım çalışmalar ile ilgili daha çok görsele ulaşmak için instagram hesabıma (meraklibaykusunatolyesi) göz atabilirsiniz.



2*15'in hepimize sağlık, mutluluk, huzur ve bereket getirmesi dileğiyle. Hep mutlu kalın :)

30 Aralık 2014 Salı

Kitap Ayracı



Çocukluğumdan beri kitapları çok severim. Hiç bilmediğin hayatların kahramanı olmak, başka hayatları yaşamak sadece kitaplarla mumkundu benim için. Eeee kitap böyle kıymetli olunca kaldığın sayfanın köşesini kıvırmak hiç bana göre olmadı. Kitap ayracı olarak kullanmak için hep ilginç fikirlerim oldu. Malum son dönemde keçeye sarınca kitap ayracı yapmadan olmaz dedim ve aklıma geldikçe farklı tasarımlar yapmaya çalıştım.





Kullandığım malzemelere gelince bildiğiniz ve önceki yazılarımda bahsettiğim araç gereçler. Önceki yazıları okumamış olanlar için bilumum keçeler, yün ipler, kurdeleler, kumaş parçaları, cetvel ve soğuk silikon. 

Aslında yaptığım ayraçların tasarımlarını da sizinle paylaşmak isterdim ancak ben önceden hazırladığım bir kalıp üzerinden çalışmıyorum o an hazırlarken keçe üzerine kendim çizip oluşturuyorum. O nedenle ne yazık ki kalıpları sizinle paylaşamıyorum. Ancak kendiniz yapmak istediğinizde ve zorlandığınız bir konu olduğunda sormanız yeterli severek yardımcı olabilirim. 


O zaman 2015'e bir kala dileğimiz "yaşayacak nice güzel günlerimizin, keyifle kitap okuyabileceğiniz vakitlerimizin olması" olsun.






3 Aralık 2014 Çarşamba

Gelin Çiçeği


Yaklaşık bir ay önce çok keyif alarak yaptığım bir işi sizinle paylaşmakta bir hayli geciktim. Geçtiğimiz ay evlenen bir arkadaşımın gelin buketini hazırlama görevi bana verildi. Bunu duyar duymaz heyecan yaparak hemen araştırmalara başladım. 


İlk olarak hangi tonlarda ve nasıl bir çiçek istiyordu. Bu konuları netleştirdiğimizde ben kendi çapımda küçük bir arayışa başladım ve kullanabileceğimiz çiçekleri bulmak için mağazaları gezmeye başladım. Gelin adayımızın çiçekçilerin ana vatanını keşfetmesi üzerine kendi beğendiği çiçekleri ve benim istediğim malzemeleri aldı ve bana getirdi. 


Resim yazısı ekle

Malzemeleri almayla kolları sıvayıp işe koyulmam bir oldu. Çeşitli aranjmanlar yaparak sevgili arkadaşımla paylaştım ve birlikte karar verdiğimiz son halini hazırladık. Ortaya çok şık ve sevimli bir gelin buketi çıktı. 



Sevdiğim birinin bu mutlu gününde benden de bir parça bulunması beni çok mutlu etti. 


Hep mutlu olun Neslihan ve Oğuz :)




4 Kasım 2014 Salı

Kullanılmış Kavanozları, Şişeleri Yeniden Kullanıyoruz


Son dönemlerde pinterest'te en çok dikkatimi çeken DIY çalışmalarından biri şişelerin boyanarak dekoratif amaçlı kullanılmasıydı. İlk gördüğüm anda yapılacaklar listeme eklemiştim. Bu hafta sonu yapılacaklar listemigözden geçirecek bolca vaktim oldu. İlk olarak işin araştırma boyutunu yaptım. Youtube'da konu ile ilgili videoları izledim. Ardından arabaya atlayıp evimize yakın olan bauhouse'a giderek ana renklerde boya aldım. Sonra kolları sıvayıp geri dönüşüm için ayırdığım şişelere göz atıp beğendiklerimi ayırdım ve lavabonun içine doldurduğum sıcak deterjanlı suya koyarak üzerinde bulunan etiketlerin çıkmasını sağladım. Çıkmamakta ısrar eden inatçı etiketlerin yapışkanlarını bıçakla kazıyıp çıkardım. Şişeleri kurumaya bırakarak kullanmayı düşündüğüm renkleri elde etmek için boyaları karıştırmaya başladım.





İlk denemedi bir soda şişesi üzerinde sünger fırça yardımıyla gerçekleştirdim. Şişenin üzerinde çıkıntılı mat bir doku oluştu. Gördüğüm fotoğraflardan biraz farklı oldu ancak görüntüsü çok hoş oldu. Üzerine yaptığım küçük bir süslemeyle çok şık bir vazoya dönüştü.



İkinci sırada kayın validemin hazırladığı domates sosları için kullandığı kavanozlar vardı. Kavanozların kendi şeklide çok hoşuma gittiği için zaten hep aklımda onları vazo olarak kullanmak vardı. Bu kez farklı bir yöntem deneyerek kavanozların içini boyadım. Böylece camın parlaklığını da korumuş oldum. 


Ancak kavanozları bu şekilde bırakmayı düşünmüyorum. Vazo olarak kullanmadan önce doğal rafyaları ve ipleri kullanarak biraz daha şık hale getirmeyi planlıyorum. Araya başka tatlı uğraşlar girdiği için süsleme bölümünü ertelemek durumunda kaldım ancak en kısa zamanda son halini sizinle paylaşacağım. Sİz de yapmak isterseniz her türlü sorunuz için aysebakrc@gmail.com 'a mail atabilirsiniz. Ayrıntılar konusunda keyifle yardımcı olurum. Keyifli uğraşlarınızın olması dileğiyle :)